Çakıl Taşları Dizisi Fan Sitesi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Uyku Hakkında Bilmeniz Gerekenler...

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Mahmut

Mahmut


Erkek Kayıt tarihi : 30/04/10
Mesaj Sayısı : 296
Yaş : 31
Nerden : bitlis_tatvan
İlgi Alanları : yaşlı kurt ile konuşmak kankalarıyla dolaşmakv.b
Durumunuz : bazen deli bazen akıllı
Yorum Puanı : 454
Rep : 1

Uyku Hakkında Bilmeniz Gerekenler... Empty
MesajKonu: Uyku Hakkında Bilmeniz Gerekenler...   Uyku Hakkında Bilmeniz Gerekenler... Icon_minitimeÇarş. Mayıs 26, 2010 5:46 am

Uyku, sadece gecelerimizi değil, büsbütün hayatımızı etkileyen
bir süreç. Güzellikten trafik kazalarına, hatta psikolojik korkulara
kadar sosyal yaşamımızdaki onlarca faktörü uyku belirliyor.

Ömrümüzün
üçte biri uykuda geçiyor ama insanoğlu hâlâ uykunun sırlarını çözmüş
değil. Uyku, ya bir dinlenme, rahatlama aracı ya da günün verimli
saatlerini alıp götüren bir zaman dilimi olarak tanımlanıyor. Uykuyu
yaşamlarının vazgeçilmezi olarak belleyenler ile onun gerekliliğini
sorgulayanların dışında uykuya yeni tanımlar getirenlerin sayısı gün
geçtikçe çoğalıyor. Bu arada uyku rahatsızlıkları da artıyor ve
güzellikten trafik kazalarına hemen her alanda karşımıza bu sözcük
çıkıyor.

Uykuda gelişime devam..

Uyku, vücudun
yalnızca dinlendiği bir süreç değil. Uzmanlar uykuyu, "gün boyu yorulan
ve yıpranan sinir sisteminin onarıma alındığı, gün içinde edinilen
bilgilerin ayıklanıp depolandığı, dış uyaranlara açık ve bireyin
gelişimi ile ilgili işlevsel bir süreç" olarak tanımlıyor. Uykuda
vücudun hareketi minimuma indirgenmiş olsa da; beyin, hücreler ve
duygusal gelişim sürekli çalışıyor. Örneğin, gelişme hormonu uyku
esnasında salgılanıyor, gün içinde yaşanan olaylar hafızaya yerleşiyor.
Kaliteli uyku, uykunun uzun olması anlamına da gelmiyor. İdeal uyku
süresi kişiden kişiye değişiyor.

Yanlış uykunun alıp
götürdükleri


Gün içinde yaşanan bir huzursuzluk ya da stresin
yanı sıra, uyunan ortamın sıcaklığı, nemi de uykunun kalitesini
etkileyebiliyor. Uyku bozuklukları kişinin çalışma verimini düşürürken,
hızlı karar verememe, unutkanlık, mide ve kalp sorunları gibi ciddi
etkilere de sahip. 48 saat uykusuz kalan bireylerin basit matematiksel
işlemleri yapamadıkları; 90 saati aşan uykusuzluktan sonra ise birtakım
halüsinasyonlar gördükleri, dış dünyadan tamamen koptukları biliniyor.

Uzmanların
çoğu, zaman zaman basına da yansıyan "hiç uyumadan yaşayan insan"
olamayacağını düşünüyor. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Hiç uyuyamıyorum
diyen hastalarımızı uyku laboratuvarlarımızda gözlemliyoruz. Hasta
uyuduğunu bilmiyor; fakat beyin sinyalleri kendisinin derin uyku
safhasına bile geçtiğini gösteriyor" diyor. Psikoestetik uzmanı Dr.
Nusret Kaya ise, literatürde bu tip hastaların mevcut olduğunu fakat
uyuyamamalarının psikolojik sebeplerinden çok, fizyolojik sebepleri
olabileceğini düşünüyor.

Uykusuz geçen kabus geceler

Uzmanlar
uyku bozukluklarını uykusuzluk, uyurgezerlik, aşırı uyuma, uyku apnesi,
karabasan ve gece terörü olarak sınıflandırıyor. Bunlardan birinin
haftada 4-5 kez tekrarı, ciddi sorunların habercisi.

Uyku
bozuklukları içerisinde en yaygın olanı, uykusuzluk. Özellikle büyük
şehirlerde hareketli ve stres dolu bir hayat süren insanlar, gece
yataklarında birçok faktörün de etkisiyle uyuyamayarak ertesi güne daha
bitkin ve dalgın başlıyorlar. Bu durumun sık tekerrürü birçok fiziksel
problemi beraberinde getiriyor.

Uzmanlar, Türkiye'de uykusuzluğun
en yaygın sebeplerinin depresyon ve stres olduğu hususunda hemfikir.
Memorycenter Nöropsikoloji Merkezi'nden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, beynin
bir biyolojik saati olduğunu ve uykusuz kalmanın bu saatin çalışmasını
aksattığını savunuyor. Stresin uyku kalitesini bozduğunu söyleyen
Tarhan, "Elektriğin icadından sonra insanlar geceleri daha aktif
yaşamaya başladılar. Geç yatıp geç kalkma alışkanlığının baş göstermesi
ve gürültünün de etkisiyle insanların uyku düzeni iyice hasara uğradı.
Kalabalık şehirlerde karbonmonoksit oranı kırsal kesimlere göre daha
fazla olduğu için, kentteki insanlar uyusa da yorgun kalkıyor" diyor.

Uyku
apnesi, kazaların en büyük sebebi


Uyku apnesi adı verilen
sendrom, uyku süresince solunumun nöbetler halinde durması demek. Uyku
apnesi, aşırı kilodan uygunsuz boğaz, çene ve ağız yapısının solunum
yollarını daraltmasından kaynaklanıyor. Bu hastalarda uyku esnasında
horlama gözleniyor. Uykusu sürekli solunum durması nedeniyle kesilen
hasta, ne kadar uzun uyusa da gün içinde uykuya aşırı meyilli oluyor. Bu
kişiler bazen olur olmaz yerlerde uyuyabilmekte; iş ve özel
yaşamlarında uyku sebebiyle ciddi problemlerle karşılaşmakta.

Acıbadem
Hastanesi Uyku Araştırmaları Merkezi'nden Dr. Nalan Ertaş, "Türkiye'de
uyku hastalıklarının geçmişi 15-20 yıl gibi bir süre ile kısıtlı olduğu
için insanlarda bilgi eksikliği var. Uyku apnesi olan insanlar sabahları
zor uyanırlar. Genelde kilolu erkeklerde görülür. Horlama apnenin
önemli bir belirtisidir; fakat her horlayan kişide uyku apnesi vardır
diyemeyiz' diyor.

Uzmanlar, Türkiye'de yaklaşık bir milyon kişide
görülen uyku apnesinin çok ciddi sonuçlar doğurabileceği konusunda
uyarılarda bulunuyor. Uyku apnesi hayati önem taşıyan ciddi bir
hastalık. Tedavi edilmezse kalp krizi, felç, düzensiz kalp atışları gibi
sonuçlara varabiliyor.

Uyku apnesi tüm bunların yanı sıra trafik
kazaları için de önemli bir risk. Araştırmalara göre apneli hastaların
yüzde 47'si trafik kazalarına sebep oluyor. Bu sebeple, Toraks Derneği
Uyku Bozuklukları Çalışma Grubu doktorları Emniyet Genel Müdürlüğü'ne
başvurarak özellikle kamyon ve TIR şoförlerinin uyku testinden
geçirilmesi için girişimde bulundu.

Gazi Üniversitesi Tıp
Fakültesi'nden Prof. Dr. Oğuz Köktürk, "Hastanın tedavi olana kadar
dikkat gerektiren işlerden kaçınması şart. Ülkemizde yaklaşık bir milyon
kişi bu tür hasta ama yüzde 90'ı bundan habersiz" diyor.

Karabasan
faka bastı..


Uzmanlar, karabasanı, uykuya dalarken korku ile
uyanma, kasılıp kalma hali olarak tanımlıyor. Anadolu Ruh Sağlığı
Merkezi'nden Dr. Mehmet İbiş şunları söylüyor: "Fizyolojik olarak uyku
başladıktan hemen sonra rüyalar başlamaz, yaklaşık 1-1,5 saat sonra
başlar. Karabasanda ise rüya hemen başlar. Örneğin kişi bu rüyada
birinden kaçtığını görüyor, uzaklaşmak istiyor; ama kıpırdayamıyor.
Ruhsal sorunları olanlarda ya da stresli insanlarda daha sık görülüyor."

Acıbadem
Hastanesi Uyku Araştırmaları Merkezi'nden Dr. Nalan Ertaş uyku apnesi
olan hastalarda karabasanın sıkça görüldüğünü açıklıyor: "Uykuda belirli
aşamalar vardır. Bu aşamalar sağlıklı bir uykuda sırasıyla yaşanır.
Uyku apnesi olan insanlar sık sık uyandıkları için rüyalı uykuya
geçemezler. Aynı şekilde vardiyalı işçilerde, gece uykusu eksik
kişilerde de sıkça rastlanıyor karabasan. Depremi yaşamış birçok hastam
da karabasanlar görüyor."

Prof. Dr. Nevzat Tarhan karabasanın
tedaviyle ya da kendiliğinden geçebildiğini; soğukkanlı insanların ise
panik yapmadan, dualar okuyarak karabasandan kurtulduklarını belirtiyor.
Dr. Nusret Kaya ise, literatürde gece terörü olarak adlandırılan
karabasanın genetik faktörlü olduğunu, aynı ailede birden fazla kişinin
karabasan şikayetinin olduğunu belirtiyor.

Bir tutam öğle
uykusu


Uyku üzerine incelemeler yapan bilim çevreleri, 14.00
civarı uyunan öğle uykusunun, günün sonraki bölümlerinin daha zinde
geçirilmesi ve gece ihtiyacımız olan uyku süresinin azaltılabilmesi gibi
faydaları olduğunu belirtiyor. Memorycenter Nöropsikoloji Merkezi'nden
Prof. Nevzat Tarhan, bu uykuların yarım saatle sınırlanması gerektiğine
dikkat çekiyor: "Öğle uykusu; yorgun, enerjisi azalmış vücudun ve beynin
soluk almasını sağlıyor. Beynin yıpranmasını önleyici etkisi var; fakat
yarım saati geçmemeli. Yoksa gece uykusuzluğa sebep olur."

Dr.
Mehmet İbiş "Özellikle Akdeniz ülkelerinde, örneğin Yunanistan'da
öğleden sonra ara verilir. Bu aralarda "siesta" adı verilen kısa
uykularını yaşarlar. Siesta, altıncı saat demek. Sabah 6'da
kalktıklarını varsayarsak, öğle 12'de uyuyorlar" diyor.

Öğle
uykuları özellikle sıcak iklim kuşaklarında geleneksel bir hal almış
durumda. Öyle ki, Japonya'da bazı işyerlerinde öğle uyuyanlara ek ücret
ödeniyor. Bu uygulama ile işçilerin günün kalan vakitlerinde daha
verimli çalıştıkları gözlemlenmiş.

En etkili güzellik kaynağı

Tam
alınmamış bir uykudan sonra cildin solgun ve kuru olduğuna, göz
altlarında mor halkalar oluştuğuna şahit oluruz. Uyku esnasında vücut
hormon salgılarını dengeliyor, bağışıklık sistemi ile sindirim sistemi
hızla çalışıyor ve cilt her gün atılması gereken ölü deriyi uyku
esnasında atıyor.

California Stanford Üniversitesi'nde yapılan
araştırmaya göre de ideal bir uyku hormonları dengeliyor ve bu durum
kanserin de aralarında bulunduğu birçok hastalık riskini ortadan
kaldırıyor.

Kerahat vakti uykusu zararılı

Kerahat
vakitleri denilen güneşin doğuş ve batış saatlerinde uyuyor olmak, hem
gün içi vücut enerjisi hem de akıl sağlığı açısından zararlı etkilere
sahip. Geceleri salgılanan "melatonin" hormonu güneşin doğuşuyla
azalıyor. Güneş doğarken uyanık olmak, bedenin gün içinde daha zinde ve
enerjik olmasını sağlıyor. Güneş doğarken uykuda olmayı alzheimer
hastalığının sebeplerinden biri sayan bilim çevreleri mevcut. Dr. Nusret
Kaya, bu duruma farklı bir açıdan bakıyor: "Hipofiz bezi Budizmde "3.
göz" olarak adlandırılıyor. Doğu ekolü, "3. göz"ün güneş ışığına hassas
olduğundan, güneş doğarken uyanık olmanın zinde kalmak açısından
öneminden bahseder. Bunlar doğacı hipotezler. Bana anlamsız gelmiyor."

Dr.
Mehmet İbiş de bu tip araştırmaların doğal yaşamayı salık veren
araştırmalar olduğunu belirtip doğru olabileceğini düşünüyor: "Biz
doğanın bileşeniyiz. Bunu günlük rutinlerimizde de göstermeliyiz. Fakat
her şeye rağmen doğacıların savunduğu gibi teknolojiden de uzak
olamayız."

İdeal uyku düzeni

İdeal uyku düzeni
kişiden kişiye değişmekle beraber, uzmanlar en iyi uykunun gece
alınabileceği konusunda hemfikir. Prof. Dr. Nevzat Tarhan da bu görüşte:
"Gece uyku vaktidir. Doğadaki ritme uygun olmak en iyisi. Uykunun sekiz
saatten fazlası beyin tembelliği yapıyor. 5 ila 8 saat arası doğal."
Dini araştırmalarıyla tanınan Ahmet Şahin, uyku düzeni ile alâkalı
olarak "Gece geç vakitte yatmamak, uykudan çalmamak gerekir. Hz.
Muhammed (s.a.v), yatsıdan sonra çok oturmaz, yatardı. Gece teheccüde
kalkar, sabah ise muhakkak namaza uyanırdı" diyor.

Rüya: Bir
film izlemek


Rüyalarımız yapılan araştırmalara rağmen hâlâ
sırrını korumakta. Rüyayı Batılı bilginler "gün içinde karşılaştığımız
olayların bilinçaltında büründüğü hal" olarak tanımlıyor. Doğulu
bilginler ise bu görüşe de katılmakla beraber rüyayı daha çok bir "ilahi
ve uyarıcı mesaj" olarak görmüş ve önemsemiş. Özellikle İslamiyet"te
Hz. Muhammed"e (s.a.v) inen vahyin sadık rüya ile başlaması; Kur'an-ı
Kerim'de geçen birçok ayette gerçekleşecek olaylar hakkında
peygamberlere rüyalar aracılığı ile işaretler bildirilmesi, İslam ilim
adamlarının rüyaya ayrıca önem vermelerini sağlamış. Erzurumlu İbrahim
Hakkı Hazretleri Marifetname adlı eserinde insan kalbinin ve ruhunun
uyku ve ölümle temizlendiğini ifade ediyor. Hz. Mevlânâ'nın Mesnevi'sini
şerh eden Sarı Abdullah ise, rüya hakkında şunları demekte: "İnsanda
iki nevi ruh vardır: Biri hayvani ruh, ötekisi de rahmani ruhtur.
Hayvani ruh, daima insandan ayrılmaz. Tuzun eti muhafaza ettiği gibi,
insanı kokmadan korur. Rahmani ruh ise, insana uyku halinde âlem-i
melekûtu seyrettirir; ahval-i gaybı havassa aksettirir." İsviçreli
psikolog Carl Gustav Jung ise rüyadaki sembollerin kişiye özgü olduğunu
ve dar bir yorumla anlatılamayacağını savunurken; Alman psikolog Erich
Fromm rüyadaki sembolleri rastlantısal, evrensel ve geleneksel olarak
yorumlamakta. Rastlantısal semboller kişisel anlamlara, geleneksel
semboller tek bir anlama, evrensel semboller ise evrensel kabullere
bağlanır.

Rüyaların sembol dili ve analizi

Rüyalar
konusunda çeşitli çalışmaları olan Psikolog Çiğdem Demirsoy, rüyalarda
düşünmeye ve günlük hayattaki problemleri çözmeye devam edildiğini
belirtiyor: "Rüyaların sembolik bir dili vardır. Günlük yaşamımızda
farkında olmadığımız ve bilinçaltımızı etkileyen şeyler rüyalarımızda
canlanır. Rüyaların hatırlanması kişinin kendi hayatını tanıması
bakımından önemlidir. Kişi rüyalarındaki sembol dilini açabilirse, kendi
yaşamındaki birçok sırrı fark edebilir."

Hastalarına "danışan"
demeyi tercih eden ve kendisine başvuranları rüya analiz yöntemiyle
iyileştiren Dr. Nusret Kaya, kullandığı yöntemle alâkalı olarak "Rüya
analizi bizim memlekette bilinmez, Amerika'da, Avrupa'da yıllardır
kullanılan bir yöntem. Rüyaları bildiğimiz tabirlerden farklı olarak
analiz ediyoruz. Danışanlarıma rüyalarını hatırlamaya çalışmalarını ve
beş tanesini yazdıktan sonra analize başlayabileceğimizi söylüyorum"
diyor.

Rüyaların süresi

Bilim adamları rüyaların
süresi konusunda kesin bir sonuca varamamışken; Amerikalı Dr. Klein
deneklerini hipnotize ederek uyutup, uyandırdığında rüyalarını dinlemeye
başlamış ve en uzun rüyanın doksan saniyeyi geçmediğini tespit etmiş.
Uyandırdığı deneklerinin 3-5 saniye süren rüyalarını saatlerce
anlattıkları sonucuna varmış. Yine Amerika"dan Dr. Kleitman ise rüya
esnasında kişide kısa süreli ve süratli göz hareketlerine şahit olmuş.
Hatta, ömrü boyunca hiç rüya görmediğini ileri süren deneklerini hızlı
göz hareketleri esnasında uyandırdığında denekler "hayatlarında ilk defa
rüya gördüklerini" söylemişler. Bunun sonucunda da, herkesin rüya
gördüğü; fakat bazı kişilerin rüyalarını hatırlayamadığı sonucuna
varmış.

Rüyaların tespiti

Uykuda olan kişi rüya
görmeye başladığında, hızlı göz hareketlerinin yanı sıra heyecana bağlı
kalp atışları da ortaya çıkmakta. Bu yolla rüyaların başladığı ve
bittiği an, EEG ve EKG adı verilen ölçüm cihazlarıyla tespit
edilebiliyor. Bilim adamları sekiz saat uyuyan bir kişinin uykusunun
yaklaşık yüzde 20"sinde rüya gördüğünü ortaya çıkarmış. Uyku esnasında
rüyasız ve ağır bir uykuyu, rüya görülen zaman dilimi ve bunu yine ağır
uyku izlemekte ve bu sirkülasyon uyanana dek sürmekte...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Uyku Hakkında Bilmeniz Gerekenler...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Çakıl Taşları Dizisi Fan Sitesi :: .:: Kültür-Sanat-Magazin ::. :: Sağlık Bölümü-
Buraya geçin: